16 Ekim 2018 Salı

SÜNNET NEDİR, NE DEĞİLDİR?


SÜNNET NEDİR, NE DEĞİLDİR?

Sünneti doğru anlayabilmek için sünnet deyince neyin kast edildiğinin açıkça anlaşılması gerekir. Sahabenin anladığı sünnetin ne olduğu hususunu  kısa ve öz olarak ele alacak olursak; Sünnet Allah resulünün dini ve ahlaki örnekliği şeklindedir. Resulün   görevi bağlamında yaptığı uygulamalarıdır. Onu taklit etmek değildir!.. Örnekliğin de  ne olduğu  Kuran açık seçik anlatmışken,   Kehf Suresi 110. Da, da  De ki: "Elbet ben de sizin gibi ölümlü bir insanım.. sözü ile onun beşeri yönüne de dikkati çekmiştir. Dolayısı ile  Kuran,  onun  yediği, içtiği, giyindiği, yattığı, kalktığı, yani beşer olarak hoşlanıp hoşlanmadığı şeyleri  dikkate almadığından, sahabe gündelik hayatında bunlara dikkat etmemişlerdir. Allah resulü de bu yönlerin dikkate alınması hususunda sahabeye her hangi bir telkinde bulunmuş değildir.
 Yüce yaratıcı size içinizden birini resul gönderdim ki, size örnek olabilsin derken,  O günkü put perestler Allah resulünün insan olma vasfını küçümseyerek peygamberin  altından gümüşten evleri olmalı, oysa sen fakirsin bizim gibi yiyip içiyorsun diyerek  Allah’a ve  resulü itirazda bulunuyorlardı!..  Ne acıdır ki, Allah resulü sonrası başlayıp günümüze değin çoğunluğun   görmek istediği peygamber algısı da aynı müşriklerin  beklentileri benzeşmiş durumdadır!  Resul sonrası onun adına uydurulan yalanlar hadis sayılmış, hadisler sünnet ile eş değer hatta doğrudan sünnet sayılmış, bu bağlamda insan peygamber yok edilip, melek peygamber  anlayışı toplumlarda hakim görüş olmuştur!  Sonuçta  Müslümanlar da  aynı o put perestler gibi Allah resulünün normal bir insan olmasını bir türlü hazmedemeyip, o günkü put perestlerin hayalindeki peygamber algısını Allah resulüne yüklemekten hiç hicap duymamışlardır!.  Onun normal insani davranışlarını kabullenemeyip yeterli görmediklerinden, ona  doğmadan önce başlamak kaydı ile bütün zamanlara yönelik insan üstü bir sürü mucize yüklemeyi peygamber sevgisine din algısına dönüştürmüş durumdadırlar!
Oysa beşer olanın her şeyi bilemeyeceğini Resul örnekliği ile  anlayan  Sahabenin sünnet anlayışı da  Kuran’ın dikkati çektiği yönde idi… Sahabe, Allah resulünün  uygulamalarını sorgular; “ ya Resulullah bu Allah ın emri mi, yoksa sizin görüşünüz mü?” derlerdi.  Aldıkları cevap, eğer Allah ın emri değilse  ona uymayabiliyorlardı..  Hatta Allah resulü topluma yönelik bir hizmet yapacağı zaman onlarla istişare ediyor,  ortak karara uyuyordu.  Zaman zaman da uzmanlığı olan sahabenin görüşlerine doğrudan uyuyordu.  Mesela hendek savaşı öncesi Selman Farisi nin teklifi üzerine Medine’nin etrafına hendek kazdırmış, hurmaların aşılanması konusunda hurma yetiştiricilerin sözlerine tabi olmuş,  bedir savaşı olmadan önce bir sahabenin teklifi üzerine bedir kuyuları  kenarına orduyu  konumlandırdığı bilinen örneklerdendir.  Alimlerimizden ibni Haldun bu konuya yönelik “ O bize tıp öğretmeye değil din öğretmeye geldi “ diyerek onun beşeri yönü ile görev alanını bir birine karıştırmamak gerektiğine işaret etmiştir.  Geçmişten günümüze aşırı duygu yoğunluğu yada  bir takım oluşumlara meydan açmak adına Allah ile aldatma yapıldığı gibi peygamber ile de aldatmanın temellerinin atılması maalesef ki ikinci ve üçüncü asırda atıldığından o günkü yalanlar bugünün dini haline dönüşmüş durumdadır.. Peygambere atfedilen  mucizeleri dilinden düşürmeyip, akait konusu haline getirenlere baktığınızda kendini idare edemeyenlerin dünyayı yönettiği iddiaları ile karşılaşırsınız. Bunlar  hayallerindeki peygamber algısı üzerinden kendilerine meşruiyet alanı açmakta,  ona atfettikleri  güç kudret ve yetkilerin kendilerinde de olduğu iddiaları ile cahil toplumu yandaş olmaya çağırdıklarını görmekteyiz.! Bu tür yaklaşımları benimseyenlerin dine ne tür hezeyanlar kattıklarını, bir birinden faklı yüzlerce hatta binlerce  oluşumlar meydana geldiğini başka başlıklar altında işlemeye devam edeceğiz.  Allaha emanet olasınız. Kalınız sağlıcakla….