SÜNNET NEDİR, NE DEĞİLDİR?
Sünneti doğru anlayabilmek için sünnet deyince neyin kast edildiğinin
açıkça anlaşılması gerekir. Sahabenin anladığı sünnetin ne olduğu hususunu kısa ve öz olarak ele alacak olursak; Sünnet
Allah resulünün dini ve ahlaki örnekliği şeklindedir. Resulün görevi bağlamında yaptığı uygulamalarıdır. Onu
taklit etmek değildir!.. Örnekliğin de ne olduğu
Kuran açık seçik anlatmışken, Kehf Suresi 110. Da, da De ki: "Elbet ben de sizin gibi ölümlü bir insanım.. sözü ile onun beşeri
yönüne de dikkati çekmiştir. Dolayısı ile
Kuran, onun yediği, içtiği, giyindiği, yattığı, kalktığı,
yani beşer olarak hoşlanıp hoşlanmadığı şeyleri
dikkate almadığından, sahabe gündelik hayatında bunlara dikkat
etmemişlerdir. Allah resulü de bu yönlerin dikkate alınması hususunda sahabeye her
hangi bir telkinde bulunmuş değildir.
Yüce yaratıcı size içinizden
birini resul gönderdim ki, size örnek olabilsin derken, O günkü put perestler Allah resulünün insan
olma vasfını küçümseyerek peygamberin altından gümüşten evleri olmalı, oysa sen
fakirsin bizim gibi yiyip içiyorsun diyerek Allah’a ve
resulü itirazda bulunuyorlardı!.. Ne acıdır ki, Allah resulü sonrası başlayıp
günümüze değin çoğunluğun görmek
istediği peygamber algısı da aynı müşriklerin
beklentileri benzeşmiş durumdadır! Resul sonrası onun adına uydurulan yalanlar
hadis sayılmış, hadisler sünnet ile eş değer hatta doğrudan sünnet sayılmış, bu
bağlamda insan peygamber yok edilip, melek peygamber anlayışı toplumlarda hakim görüş
olmuştur! Sonuçta Müslümanlar da aynı o put perestler gibi Allah resulünün
normal bir insan olmasını bir türlü hazmedemeyip, o günkü put perestlerin
hayalindeki peygamber algısını Allah resulüne yüklemekten hiç hicap
duymamışlardır!. Onun normal insani
davranışlarını kabullenemeyip yeterli görmediklerinden, ona doğmadan önce başlamak kaydı ile bütün
zamanlara yönelik insan üstü bir sürü mucize yüklemeyi peygamber sevgisine din
algısına dönüştürmüş durumdadırlar!
Oysa beşer olanın her şeyi bilemeyeceğini Resul örnekliği ile anlayan Sahabenin sünnet anlayışı da Kuran’ın dikkati çektiği yönde idi… Sahabe, Allah
resulünün uygulamalarını sorgular; “ ya
Resulullah bu Allah ın emri mi, yoksa sizin görüşünüz mü?” derlerdi. Aldıkları cevap, eğer Allah ın emri
değilse ona uymayabiliyorlardı.. Hatta Allah resulü topluma yönelik bir hizmet
yapacağı zaman onlarla istişare ediyor,
ortak karara uyuyordu. Zaman
zaman da uzmanlığı olan sahabenin görüşlerine doğrudan uyuyordu. Mesela hendek savaşı öncesi Selman Farisi nin
teklifi üzerine Medine’nin etrafına hendek kazdırmış, hurmaların aşılanması
konusunda hurma yetiştiricilerin sözlerine tabi olmuş, bedir savaşı olmadan önce bir sahabenin
teklifi üzerine bedir kuyuları kenarına
orduyu konumlandırdığı bilinen
örneklerdendir. Alimlerimizden ibni
Haldun bu konuya yönelik “ O bize tıp öğretmeye değil din öğretmeye geldi “
diyerek onun beşeri yönü ile görev alanını bir birine karıştırmamak gerektiğine
işaret etmiştir. Geçmişten günümüze
aşırı duygu yoğunluğu yada bir takım
oluşumlara meydan açmak adına Allah ile aldatma yapıldığı gibi peygamber ile de
aldatmanın temellerinin atılması maalesef ki ikinci ve üçüncü asırda
atıldığından o günkü yalanlar bugünün dini haline dönüşmüş durumdadır.. Peygambere
atfedilen mucizeleri dilinden
düşürmeyip, akait konusu haline getirenlere baktığınızda kendini idare
edemeyenlerin dünyayı yönettiği iddiaları ile karşılaşırsınız. Bunlar hayallerindeki peygamber algısı üzerinden
kendilerine meşruiyet alanı açmakta, ona
atfettikleri güç kudret ve yetkilerin
kendilerinde de olduğu iddiaları ile cahil toplumu yandaş olmaya çağırdıklarını
görmekteyiz.! Bu tür yaklaşımları benimseyenlerin dine ne tür hezeyanlar
kattıklarını, bir birinden faklı yüzlerce hatta binlerce oluşumlar meydana geldiğini başka başlıklar
altında işlemeye devam edeceğiz. Allaha
emanet olasınız. Kalınız sağlıcakla….
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder