İnanların İnanıyorum diyenlerin
mevcut durumumuzdaki çıkmazlarımıza yönelik 
bir şeyler yapması gerekmez mi? Hepimiz elbette gerekir diyeceğiz. O
halde, başta “  İSLAMDA AYRIŞMA MI,
VAHDET Mİ?”    Sorusunu  düşünsek hata etmiş olur muyuz? …  Bu soruya hemen hemen her Müslümanın  “bütünleşme” diyecektir. 
Ancak, bunu kabullenenlerin birçoğu,
ama lakin gibi kelimelerle  İslam’da
teferruat olarak bile adı geçmeyen 
hususları,  itikat noktasına taşıyıp,
meselenin merkezine oturtarak, tevhidin önüne engel koyup, nerede
bütünlenileceği ile ilgili  bulunduğu
yeri adres  gösterecekleri  kanaatindeyim!.
Ben merkezli  anlayışlar sayesinde bütünleşmeye yönelik
cabalar her defasında,  ilk adımda
sonuçsuz kalmaya mahkûm edilirken, vebalinin de, her Müslümanın  sorumluluğu oranınca olacağını
kanaatindeyim!  Öyle ya, toplumda her
görüşün  mimarları olarak bilinenleri  var!. Bunlar inadından,  kibrinden, vaz geçmez de,  içinde doğduğum doğrudan şaşmam derse,  Mekke müşriklerinin tavırlarından bir
farkları kalır mı? Her toplumda yetişen nesiller kendi doğruları ile yetişiyor,
(kim  neyi doğru diye okudu  ise, kimin dizinin dibinde bir şeyler
öğrenmişse, hangi bağnazlığın içinde yer almışsa) genelde dogmatik  doğrular 
onları vazgeçilmezi oluyor! Bu bir sosyolojik vakıa! Halbuki   insanların doğrusu  doğduğu yerdeki gerçekleri değil, hakkın
belirlediği esaslar olması gerekmez mi? Elbette..  Bu sefer de herkes kendi safını, hakkın tek
adresi olarak göstermeye kalkıyor! İşte kilitlenme burada başlıyor!
Oysa insan aklının ulaştığı bugünkü
nokta, Allah ın fıtratına yazdığı gerçek sayesinde  en doğruyu bulabilecek sevide olduğunu
düşünüyorum.! Ancak, hakikat gibi bir derdi olmayanlar, aklını kapatanlar,
mevcut konumundan emin olanlar, başkasının iradesine havale edenler,  konumundan menfaat temin edenler dışında! …
 Taklidi ve nakli bir kenara koyup aklı devreye
sokan her İnsan bunlardan hangisinin içinde olduğunu anlayabilecek durumda! 
Adı islam olan ve olmayan
toplumlarının genel yapısı maalesef ki 
bu! Bu maddeler  dışında da kalan
pek bir topluluk  kalmamış ki tevhitte
birlik yok! Herkes paramparça bölük pörçük!
Öyle ya Allah yüce kitabında boşa
dememiş; Akıl etmeyenlerin üstüne pisliğin boca edileceğini, dünyevi menfaatler
için ahiretin çok ucuza satılacağını, insanların çoğu iman etmeyeceğini, iman
edenlerin de çoğunun şirk içinde olacağını! Bu konuları içeren yüzlerce ayet
bas bas bağıracak, ama kulaklar duymayacak, gözler görmeyecek, insanlar
cehenneme doğru akın akın akıp duracak!
 E..e.. şimdi 
bu duruma muhatap olanlar, şeytanın yaptığı gibi sucu Allah’ın üzerine
mi  atacaklar!  “ Allah istemeseydi böyle olmazdı!” gibi sapkın
bir kader inancının arkasına saklan, sorumluluklarını taşıma, sonrada sonuca
itiraz et!..  Oysa, insan bu sonucu  kendi istedi! 
İradeleri ile yanlışı seçmeyi , aklını kullanmamayı,  vahyin özünden uzak kalmayı, bir takım aracı,
torpil ve iltimasa yönelerek sünetullaha ters düşmeyi!  Sonuç “Kendi düşen de ağlıyor”
 
 
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder